AÇIK LİSE TARİH 4 KONU ÖZETLERİ

admin
Ocak 11, 2022
384 views

DÜNYA GÜCÜ OSMANLI

İSTANBUL’UN FETHİ (29 MAYIS 1453

]İkinci Murat öldükten sonra Şehzade Mehmet Osmanlı tahtına oturdu. İstanbul’u almanın vaktinin geldiğine inanıyordu. Şehre Bizans İmparatoru Konstantin’in adı verildi. Son dönemde ise İslambol olarak anıldı.

İstanbul’un Fethinin Sebepleri

  • İstanbul’un Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması
  • Osmanlı Devleti’nin Rumeli ile Anadolu arasındaki toprak bütünlüğünü sağlama düşüncesi
  • Bizans’ın ordunun Rumeli’ye geçişinde bazı sıkıntılar yaratması ve Osmanlı Devleti’nin güvenliğini tehdit etmesi
  • Bizans’ın Avrupa devletlerini Osmanlı aleyhinde kışkırtma politikası
  • İstanbul’un tüm ticaret yollarına yakın olması ve boğaza sahip olması
  • Sultan Mehmet’in Hz. Muhammet’in övgüsünü kazanmak isteme düşüncesi

İstanbul’un Fethi İçin Yapılan Hazırlıklar

  • “Şahi” adı verilen ağır toplar döktürüldü.
  • Mora’ya asker gönderilerek gelen haçlı yardımlarının ulaşmasına engel olundu.
  • Tekerlekli kuleler inşa ettirildi.
  • Hristiyanların elindeki İstanbul  yakınlarında bulunan Silivre ve Vize kaleleri kontrole alındı.
  • Denizden gelen haçlı yardımlarını engellemek adına Ege Denizi’nde donanma bulundu.
  • 400 parçalık yeni bir deniz filosu yapıldı.
  • Zincirle ağzı kapatılan Haliç’e karadan çektirilen 72 gemi indirilerek savaşın kaderi değiştirildi.
  • Karamanoğullarının kuşatma sırasında ani bir baskın gerçekleştirmesini engellemek için ani bir baskınla kontrol altına alındı.

Bizans ise İstanbul’un fethi için şu hazırlıkları yapmıştır:

  • Bizans imparatoru haçlılardan yardım gelmesi için çağrıda bulundu.
  • Yıkık olan surların tamiri yapıldı.
  • “Gregois”  adı verilen Rum ateşi hazırlandı
  • Halk silahlandırılarak yiyecek ve su depolandı.
  • Haliç’in ağzı zincirle kapatıldı.

İstanbul’un Fethinin Sonuçları

  • Orta Çağ kapanarak Yeni Çağ başlamış oldu.
  • Bin yıllık Bizans hakimiyeti son bularak bu devlet yıkıldı.
  • İpek Yolu kontrolü Osmanlı Devleti’nin eline geçti ve buna bağlı olarak Coğrafi Keşifler başladı.
  • İstanbul’dan İtalya’ya giden bilim adamları Rönesans sürecinin başlamasında etkili oldu.
  • Osmanlı Devleti yükselme dönemine geçmiş oldu.
  • Boğazlar Osmanlı Devleti’nin hakimiyet sahasına girdi.
  • Önemli ticaret yolları Osmanlı Devleti kontrolüne geçti.
  • Türklerin Avrupa içlerine gitmesi kolaylaştı.
  • Sultan Mehmet, Fatih ünvanını aldı.

Sırbistan Seferi (1454): Fatih İstanbul’u aldıktan sonra ilk seferini Sırbistan’a yaptı. 1459 yılına kadar devam eden seferlerle Sırbistan başkenti Semendire alındı.

Amasra’nın Alınması (1459): Fatih, Karadeniz’de yabancı hakimiyetine son vermek istiyordu. Bu yüzden donanmasıyla Karadeniz’e açıldı. Bir liman kenti olan Amasra’yı savaşmadan Cenevizlilerden teslim aldı.

Mora’nın Alınması (1460):  Mora’da yer alan Rum Despotluğu kendini Bizans devamı olarak görüyordu. Fatih bunun üzerine Mora’yı Osmanlı topraklarına kattı.

Sinop ve Trabzon’un Alınması (1461): Fatih 1461’de Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine sefere çıktı ve Sinop ile Trabzon’u birlikte aldı.

Eflak Seferi (1462):  Eflak Beyliği başındaki Kazıklı Voyvoda Fatih Trabzon’a gidince Macarlarla anlaşarak Osmanlı topraklarına girdi. Fatih de Eflak üzerine sefere çıkarak burayı bir Osmanlı eyaleti haline getirmiştir.

Bosna-Hersek Seferi (1463):  Bosna Hersek kralı Osmanlı’ya olan vergisini ödemeyince Fatih tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Karamanoğlu Beyliği’nin Alınması (1466): Karamanoğulları taht kavgasından yararlanan Fatih Sultan Mehmet bu toprakları devletine katmıştır.

Otlukbeli Muharebesi (1473): Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Orta Anadolu topraklarını almak istiyordu. Kendisine sığınan beylerin kışkırtmasıyla Osmanlı’ya saldırdı. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunluları yenerek bölgenin güvenliğini sağladı.

 Kırım’ın Fethi (1475): Fatih, Karadeniz’in güneyini alınca Karadeniz’i Türk gölü haline getirmeyi amaçlamıştır. Bu durumu sağlamak adına Kırım’a donanma yollamıştır. Kırım, Osmanlı hakimiyetine girince Karadeniz kuzeyindeki ticaret yolları Osmanlı kontrolüne geçmiştir.

Boğdan’ın Alınması (1476): Boğdan, Osmanlı’ya karşı olan sorumluluklarını yerine getirmedi. Bunun üzerine Fatih sefere çıkarak Boğdan’ı Osmanlı’ya bağlı beylik haline getirdi.

Osmanlı-Venedik Mücadelesi (1479): Fatih Eflak seferindeyken Vezir Mahmut Paşa’yı Midilli’ye yolladı. Bu yüzden Osmanlı ve Venedik arasında savaş başladı. Savaş 16 yıl sürdü.  Daha sonra Ege kıyılarında birçok yer ve Ege adası Osmanlı eline geçmiştir.

Arnavutluk Seferi (1479): Fatih Sultan Mehmet, Arnavutların Osmanlı’ya karşı Venedik ile iş birliği yapması üzerine Arnavutluk seferine çıkarak bu devleti Osmanlı’ya bağlamıştır.

İtalya Seferi (1480): Fatih denizlerde hakimiyet sağlamak adına Gedik Ahmet Paşa komutasındaki donanmayı sefere yolladı. Zenta, Kefalonya ve Ayamavra adaları alındı. Napoli Krallığı üzerine sefere çıkarak İtalya’nın güney kıyılarındaki Otranto alındı. Fatih’in vefatıyla donanma İstanbul’a döndü ve Otranto kaybedildi.

OSMANLI DEVLETİ’NİN İSLAM COĞRAFYASINDA HÂKİMİYET KURMASI

Anadolu ve İran Coğrafyasında Hâkimiyet

İstanbul alındıktan sonra Osmanlı sınırlarını genişleterek Karadeniz’i Türk gölü haline getirmiştir. Fatih’ten sonra devletin başına İkinci Bayezit geçmiştir. İlk yıllarında taht mücadeleleri ile uğraşmıştır. Daha sonra ise doğuda Safevi Devleti kurularak bir tehdit haline gelmiştir. Şah İsmail Anadolu topraklarında yayılma politikası yürütmüştür. Bunun için de Şiilik propagandası yapmıştır.

Şehzadeliğinde Trabzon’da bulunan 1. Selim, Şah İsmail faaliyetlerini yakından izlemiştir. Doğu’da çıkan tehlikeyi babasına bildirmesine rağmen bir tedbir alınmamıştır. Bunun üzerine Şah İsmail’e bağlı Şahkulu öncülüğünde Anadolu’da Antalya ve Bursa arasında büyük bir isyan çıkmıştır. Ancak isyan Osmanlı Devleti tarafından bastırılmıştır. İsyandan sonra yeniçeri desteğiyle 1. Selim babasını tahttan indirerek devletin başına geçmiştir. Daha sonra Anadolu ve İran coğrafyasına yönelmiştir. Selim 1514 yılında Safeviler üzerine sefere çıkmıştır.  İlk olarak Dulkadiroğlu Beyliği’ne son vermiştir. Daha sonra iki devlet askerleri Çaldıran mevkiinde savaşmışlardır. Çaldıran Savaşı’nı kazanan Osmanlı Anadolu’da Safevi hakimiyetine son vermiştir. Selim, Çaldıran dönüşünde 1515 Turnadağ Savaşı ile Dulkadiroğlu Beyliğini de yenerek Anadolu Türk siyasi birliğini tamamlamıştır. Doğu seferi sonunda Erbil, Musul ve Kerkük Osmanlı yönetimine girmiştir.

Selim Dönemi’nde Osmanlı – Memlûk İlişkileri

Memlükler, halifenin ve kutsal yerlerin koruyucusu olduğu için İslam dünyasının lideriydi. Fatih döneminde bozulmaya başlayan ilişkiler Yavuz döneminde çekişmeye dönmüştür. Hicaz su yollarını onarmak isteyen Fatih’in tepkisinden sonra ilişkiler kopmuştur. Ayrıca Cem Sultan’ı desteklemeleri de sıkıntı yaratmıştır.

Selim’in Doğu seferi sonunda Dulkadiroğulları’nı alması ilişkileri koparmıştır. Yavuz Sultan Selim daha sonra Mısır üzerine sefere çıkmıştır. 1516 Mercidabık Savaşı’nı Osmanlı kazanmıştır. Daha sonra Suriye ve Filistin alınarak Mısır’da Ridaniye Savaşı ile Memluk ordusu tamamen dağıtılmıştır. Memlük devleti yıkılınca Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz bölgeleri Osmanlı’ya kalmıştır. Kutsal Emanetler Topkapı Sarayı’na getirilmiştir. Abbasi Halifeliği de sona ererek halifelik de Osmanlı’ya geçmiştir. Böylece Osmanlı Devleti İslam dininin siyasi lideri haline gelmiştir.

1520-1595 YILLARI ARASINDAKİ SÜREÇTE MEYDANA GELEN BAŞLICA SİYASİ GELİŞMELER

KANUNİ DÖNEMİ’NDEN İTİBAREN SINIRLARIN GENİŞLEMESİ VE DEVLET TEŞKİLATI

Yavuz Sultan Selim ölünce yerine oğlu Birinci Süleyman devletin başına geçti. Sultan Süleyman 46 yılla en uzun süre tahtta kalan kişi oldu.

  1. Süleyman’ın “Kanuni” Olarak Anılması

Süleyman’ın Kanuni olarak anılması kendi zamanındaki yazarlara ait değildir. 17. Yüzyılda Batı kaynağı kanun yapıcı sıfatı için tayin etti. 19. Yüzyılda da Osmanlı tarihçileri bunu benimseyerek Kanuni olarak anmaya başladılar. Osmanlı’da ortaya koyduğu devlet yapısı ile belli bir hukuk anlayışı ortaya çıkardı. Bu yüzden bu zamana Sultan Süleyman Çağı dendi.

Belgrad’ın Fethi (1521): Macarlar Osmanlı’ya olan vergisini ödemedi. Bunun üzerine iki devlet arasında savaş kaçınılmaz hale geldi. Macar kralı Kanuni tarafından gönderilen elçileri öldürttüğü için Belgrad üzerine sefer başladı. Daha sonra karadan ve denizden kuşatarak Belgrad alındı.

 Mohaç Meydan Muharebesi (1526): Belgrad alınınca Macar kralı Roma Germen İmparatoru yardımıyla yeniden Osmanlı’ya saldırdı. Ancak Osmanlı ordusu Macar ordusunu Mohaç Ovasında 2 saat gibi bir sürede yendi. Daha sonra tüm Macaristan Osmanlı’ya bağlanmıştır.

  1. Viyana Kuşatması (1529): Macarlar Osmanlı topraklarına katılınca Habsburg Hanedanı ile karşı karşıya kalındı. Bununla birlikte Osmanlı Macaristan’dan çekilince Budin geri alındı. Sultan Süleyman 1529 yılında sefere çıktı. Avusturya’nın başkenti Viyana üzerine sefere çıkıldı. Ancak kış mevsimi geldiği için sefer yarıda kesildi.

Almanya Seferi (1532): Avusturya kralı Ferdinand Kanuni Geri çekilince Budin’i geri aldı. Bu yüzden Kanuni 1532 yılında yeniden sefere çıktı. Bunun üzerine Osmanlı ordusu Almanya içlerine kadar ilerledi ve Avusturya barış istedi. İmzalanan İstanbul anlaşmasıyla Avusturya kralı protokol olarak Osmanlı sadrazamına eşit olarak sayıldı. Ancak Osmanlı Avusturya savaşları 1562 yılına kadar devam etti.

Zigetvar Seferi (1566): Ferdinand ölünce yerine geçen oğlu yükümlülüklerini yerine getirmedi. Bunun üzerine Kanuni Doğu Avrupa’ya sefere çıktı. Ancak kuşatma devam ederken Kanuni vefat etmiştir.

OSMANLI DEVLETİ’NİN DÜNYA GÜCÜ HÂLİNE GELMESİ

Osmanlı Devleti sınırları genişleyince topraklarını korumak ve yeni fetihler yapmak için güçlü bir donanma oluşturmaya çalıştı. Kurtuluş yıllarında kendi oluşturduğu küçük donanmayı Fatih döneminde oldukça güçlendirmiştir. İkinci Beyazid izlediği politikalarla tersane sayısını arttırmış ve büyük gemiler yaptırmıştır. Daha sonra Fransa ile Roma Germen İmparatorluğu birbirine düşünce Osmanlı bu durumdan faydalanmıştır.

Rodos’un Fethi (1522): Yavuz Sultan Selim Mısır’ı alınca Hindistan’dan Doğu Akdeniz limanlarına kadar Baharat Yolu Osmanlı denetimine geçti.  Bunun üzerine Rodos Adası’na hakim olan Saint Jean şövalyeleri deniz yolunda tehlike arz ediyordu. Bunun üzerine Kanuni deniz güvenliği için Rodos’u aldı.

Preveze Deniz Muharebesi (1538): Kanuni döneminde Osmanlı mücadelesi sadece karada değil denizde de devam etti. Alman Kralı Şarlken ünlü denizci Andrea Doria’yı donanmayla Osmanlı üzerine saldı. Osmanlı donanması başında da Barbaros Hayrettin Paşa vardı. İki ekip Preveze’de karşılaştı. Bunun üzerine de oluşan ittifak ile Osmanlı donanması arasındaki savaş Osmanlı tarafından kazanılmıştır.

Trablusgarp’ın Fethi (1551): Preveze Zaferi sonrasında Venedik Osmanlı ile müttefik haline geldi. Osmanlı ise İstanbul’da Cezayir’e kadar Akdeniz’in tamamını kontrol altına aldı. Osmanlı denizcisi Turgut Reis 1551 yılında Trablusgarp’ı işgal etmiştir.

Cerbe Deniz Savaşı (1560): Trablus beyi olan Turgut Reis, Kuzey Afrika güvenliğini sağlamak adına Cerbe Adası’nı almak istiyordu. Bu yüzden adayı kuşattı. Kuşatma başladıktan sonra haçlı donanması geldi. Turgut Reis kuşatmayı kaldırarak İstanbul’dan yardım istedi ve haçlı ordusu bozguna uğratıldı.

Malta Kuşatması (1565): Malta Adası, Saint Jean şövalyelerinin elindeydi. Şövalyeler Osmanlı Devleti’nin Akdeniz hakimiyeti için engel oluşturuyordu. Bu yüzden Piyale Paşa Avrupa’nın üs olarak kullandığı adayı kuşattı ama kış şartları yüzünden alamadı.

 Sakız Adası’nın Fethi (1566): Malta kuşatmasından bir yıl sonra Piyale Paşa Osmanlı’ya vergi ödemeyen Cenevizlilerin elindeki Sakız Adasını kuşaratarak devlet sınırlarına kattı.

Kıbrıs Adası’nın Fethi (1571): Yavuz döneminde Memluk Devleti yenilince Venedik onlara verdiği Kıbrıs vergisini Osmanlı’ya ödemeye başladı. Ancak Doğu Akdeniz hakimiyeti için Kıbrıs’ın alınmasında karar kılındı. Türk gemisine Kıbrıs’taki korsanlar saldırınca ada kuşatılarak Türk topraklarına katılmıştır.

İnebahtı Deniz Muharebesi (1571):  Kıbrıs’ı kaybeden Venedik Osmanlı ile gizliden barış görüşmesi yürütüyordu. Ancak daha sonra barış yapmaktan vazgeçti. Daha sonra paralık büyük bir haçlı donanması hazırlattı. İki ordu İnebahtı üzerinde karşılaştı. Osmanlı donanması büyük bir yenilgi aldı. Osmanlı’nın uğradığı ilk büyük yenilgidir. Bunun üzerine Uluç Ali Paşa kaptanıderya oldu. Venedik İnebahtı’dan sonra Osmanlı’nın niyetini anlamak adına İstanbul’a elçi yolladı. Sokullu Mehmet Paşa burada elçiye büyük bir ders verdi. Daha sonra o kış ayında donanma çok daha güçlü şekilde yapılarak denize yeniden açılmıştır.

Fas’ın Osmanlı Himayesine Girmesi (1576): Osmanlı Devleti, Venedik ile anlaşma yapıca İspanya elinde bulunan Tunus’u alarak Kuzey Afrika topraklarını birleştirdi. Daha sonra da Fas alınarak sınırlar Atlas Okyanusu’na kadar genişletildi.

Osmanlı’nın Stratejik Politikaları Osmanlı Devleti

15 ve 16 yüzyılda stratejik rakiplerine karşı kara ve deniz ticaret yollarını alma politikası izlendi. Bunun üzerine de Yavuz Mısır seferini gerçekleştirdi. Ege Adaları tek tek alınmaya başladı. 1390 yılında Gelibolu tersanesi inşasına başlanarak İstanbul’un alınmasından sonra denizcilik faaliyetleri arttırıldı. Osmanlı böylece Anadolu’nun batı kıyıları ve limanlarını hakimiyet altına aldı.

Osmanlı-Venedik: İki devlet arasındaki ilişki Fatih döneminde başladı. Akdeniz ticareti canlanınca da savaşlar yaşandı. Savaşlarla üstünlüğü alan Osmanlı ile Venedik barış anlaması yaptı.

Osmanlı-Ceneviz: Osmanlı Ceneviz ilişkileri ticarete dayalıdır. İki devlet rakip olsada her zaman ticari çıkarlar için uyum içinde çalışmıştır. İstanbul alınınca Cenevizlilerin koloni tecrübesinden yararlanarak Akdeniz’den ayrılarak Batı’ya yönelmiştir. Cenevizliler zamanla kaybettikleri ekonomik üstünlüğü İspanyollara bırakmıştır.

Osmanlı-Portekiz: Portekizliler, 16. yüzyılın başlarından itibaren Hint deniz yollarına hâkim olmaya başlamışlardır. Bu hâkimiyet Akdeniz ticaretinin büyük bir darbe almasına neden olmuştur. Hint Deniz Seferleri başarılı olmamasına rağmen Osmanlılar Hindistan’dan Akdeniz’e mal akışını sağlamışlardır. Portekizlilerle yapılan mücadeleler sonucunda Yemen ve Habeşistan’da Osmanlı hâkimiyeti kurulmuştur.

Osmanlı-İspanya: Yavuz Osmanlı’yı deniz aşırı birleştirmek için Akdeniz’i ele geçirmek istedi.  Osmanlı ile İspanya sürekli çıkar çatışmasına girdi.  Ancak iki devlet hiçbir zaman direkt olarak karşı karşıya gelmedi.

Osmanlı-Habsburg: Kanuni hep batıyı hedef aldı. Bu dönemde Habsburg İmparatorluğu akrabalık bağıyla Avrupa’nın büyük kısmına hakim oldu. Bu yüzden Osmanlı ile her zaman savaş halinde oldular. Ancak Mohaç ve Almanya seferi bu üstünlüğü Osmanlı’ya geçirmiştir.

Osmanlı-Safevi: Yavuz döneminde Safevi tehlikesi bertaraf edildi. Kanuni mecbur olmadıkça İran’a sefer yapmadı. Anca bu dönemde iki orduyla Irakeyn Seferi’ne çıkıldı ama sonuç alınamadı. Osmanlı Safevi seferine sadece cevap vermek amacıyla çıktı. 1555 Amasya anlaşmasıyla ilişkiler ılımlı hale geldi.

Coğrafi Keşiflerin Nedenleri

  • Pusulanın sapma açısının hesaplanması
  • Gemicilik sanatında ilerleme
  • Coğrafya bilgisinde ilerleme
  • Doğu ülkelerinin zenginliği
  • Cesur gemicilerin yetişmesi
  • Avrupalıların dünyayı tanıma ve Hıristiyanlığı yayma amaçları
  • Avrupalıların Hindistan’a ulaşmak için yeni yollar aramaları
  • Kralların Coğrafi Keşifleri teşvik etmeleri.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı’ya Etkisi

Bu keşiflerle Osmanlının elinde bulunan İpek ve Baharat Yolu önemini kaybetmiş, yeni ticaret yolları bulunmuştur. Bu da Osmanlı Devleti’nin vergi gelirlerinin azalmasına yol açmıştır. Tüm bunlar Osmanlı Devletini maddi açıdan kötü etkilemiştir. Daha doğrusu; Osmanlı Devleti ve diğer Müslüman devletler zarara uğrayıp, ellerindeki malların değerleri gitmiştir. Coğrafi Keşifler, bütün insanlığı etkilemiştir. Bu yönüyle evrensel bir özelliğe sahiptir. Akdeniz Limanları, Coğrafî Keşifler sonucunda önemini kaybetti. Ancak 1869′da Süveyş Kanalı’nın Fransızlar tarafından açılmasıyla bu limanlar yeniden önem kazanmıştır.

Coğrafî Keşifler, Müslüman ülkeler açısından büyük zararlara neden olmuştur. İslam ülkeleri yoksullaşmış, Türkistan Hanlıkları giderek zayıflamış ve Ruslar karşısında gerilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu, İpek ve Baharat Yollarına hakim olmasına rağmen yolların değişmesi yüzünden umduklarına ulaşamamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, ticaret faaliyetlerini yeniden geliştirebilmek için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar vermek zorunda kaldı.

Coğrafi Keşifler Sonuçları

  • Dünya’nın yuvarlak olduğu ispatlandı bunun sonucunda da kiliseye olan güven azaldı.
  • Yeni bitki türleri ve hayvan türleri keşfedildi.
  • Yeni yerler tanındı.
  • Avrupa’da zenginliğin kaynağı toprak olmaktan çıkıp maden olmuştur.
  • Hristiyanlık yeni yayılma alanları buldu.
  • Yeni kültürler keşfedildi.
  • Ticaret yolları yer değiştirdi.
  • Atlas Okyanusu limanları önem kazandı. Akdeniz limanları önem kaybetti.

SULTAN VE OSMANLI MERKEZ TEŞKİLATI

OSMANLI DEVLET YÖNETİMİ

Merkez Yönetim

Osmanlı merkezi yönetimi İstanbul’da bulunan Topkapı Sarayı’ndan yapılmıştır.

Birun: Topkapı Sarayı’nın dış bölümüdür. Sarayın ana giriş kapısı Babüsselam’dan girildikten sonraki geniş avlunun yer aldığı bölümdür. Burada Kubbealtı adı verilen Divân-ı Hümâyun ve devlet işlerinin yürütüldüğü daireler bulunmaktadır.

Enderun: Topkapı Sarayı’nın iç bölümüdür (Görsel 2.2). Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulmuştur. Bu kuruluşun amacı devletin merkez ve taşra yönetimi ile orduda görev alacak kişileri yetiştirmekti. Enderun kendi içinde Arz Odası, Hazine-i Hümayun ve Enderun Mektebi olmak üzere bölümlere ayrılmıştır. Arz Odası’nda padişah yabancı elçileri kabul etmiştir. Enderun devşirme yöntemiyle yetiştirilen gençlerin bulunduğu bölümdür. Enderun yedi odadan oluşmaktadır. Bu odalar Has Oda, Hazine Odası, Büyük Oda, Küçük Oda, Kiler Odası, Seferli Odası ve Doğancılar Odası adlarını almaktadır.

Harem: Osmanlı Devleti’nde padişahın ailesi ve saray kadınlarının gündelik hayatlarını geçirdikleri yerdir.

Saray Halkı: Osmanlı Devleti’nde sarayda bulunan en önemli kimse devleti yönetmekle görevli olan padişahtır. Padişah eski Türk devletlerinde olduğu gibi gücünün meşruiyet kaynağının ilahi temele dayandığına inanmaktadır. İslamiyet’ten önce Türklerde görülen kut anlayışı ile gücün bir aileye verildiğine inanılmıştır.

Divân-ı Hümâyun: Osmanlı Devleti’nde en yüksek idari ve siyasi merciidir. II. Mehmed’e kadar divana hükümdarlar başkanlık etmiştir. Fatih’ten sonra divan toplantılarına veziriazamlar başkanlık yapmıştır. Mühr-i hümâyun da kendisine verilmiştir. Padişah divan toplantılarını kafes arkasından izleyerek kontrol altında tutma imkânı bulmuştur. Divân-ı Hümâyun toplantıları Topkapı Sarayı’nda Kubbealtı denilen yerde yapılmıştır.

DİVAN ÜYELERİ VE GÖREVLERİ

Veziriazam: Yönetimin başıdır. Divan’da padişahın vekilidir. Tüm memurlara ve halka emir yetkisi bulunur. Atama, görevden alma, terfi, çözüm bulma ve mahkeme hükümlerini yerine getirir.

Vezir: Veziriazamın verdiği görevleri yerine getirmekle sorumludur

Kadıasker: Adalet, din ve eğitim işlerini düzenler. Müderrislerin atamasını yapar. 1480 yılında Anadolu ve Rumeli olarak ikiye ayrılmıştır.

Defterdar: Padişahın malının mutlak vekili ve onun temsilcisi durumundaydı. Devletin yıllık bütçesini hazırlamak, hazineyi ilgilendiren konularda hüküm vermek görevleri arasındadır.

Nişancı: Padişahın tuğrasını çekmekle görevli divan üyesidir. Padişah adına yazılan ferman, berat ve mektuplara padişahın tuğrasını çekmekle görevlidir.

Reisülküttâb: Ülkenin dış ülkelerle olan işlerini düzenleyen kişidir.

Taşra Yönetimi

Osmanlı Devleti’nde payitaht İstanbul dışında kalan bütün ülke topraklarına taşra adı verilmektedir. Tımar sistemi, ülke topraklarından elde edilen gelirlerin bir kısmının belirli hizmet karşılığında kişilere bırakılması esasına dayanmaktadır. Topraklar büyüklüğüne göre has, zeamet ve tımar olarak 3’e bölünmüştür. Osmanlı taşra yönetimi kaza, sancak ve eyalet biçiminde ayrılmıştır. Kazaların başında kadılar bulunmaktadır. Sancak, Osmanlı Devleti’nde kazaların bağlı olduğu yönetim birimleridir. Sancak beyi tarafından kanunlara uygun biçimde yönetilmiştir. Sancakların birleşmesiyle oluşan en büyük yönetim birimine eyalet denilmektedir. Eyaletlerin başında beylerbeyi adı verilen yönetici bulunmuştur.

Osmanlı’da Yönetim

Osmanlı’da belli bir devlet başkanı anlayışı olmadığı için sürekli taht kavgaları yaşanmıştır. Ülke hanedanın ortak malı anlayışıyla yönetim sağlanmıştır. Birinci Murat bu anlayışı “Ülke padişahın ve oğullarının ortak malıdır.” olarak değiştirdi.

Fatih Kanunnâmesi: II. Mehmed tahta çıktığından hayattaki tek kardeşi olan Şehzade Ahmed’i öldürtmüştür. Devlet ve saray teşkilatını belirli düzene oturtup kanunlaştırdı. Fatih’ten önceki padişahlar döneminde fiili olarak uygulanan kardeş katli Fatih tarafından yasallaştı.

Veziriazam’ın Divân-ı Hümâyuna Başkanlık Etmesi: Divân-ı Hümâyun teşkilatı Orhan Bey döneminde oluşturulmuştu. Divân-ı Hümâyun toplantıları devletin kuruluşundan II. Mehmed dönemine kadar padişah başkanlığında toplandı. İstanbul alınınca ise toplantılara veziriazam başkanlık etmeye başladı.

Haremden Evlenme Usulü: Harem Osmanlı padişahlarının ailesiyle birlikte yaşadığı bölümdür. Sarayın esas bölümlerindendir. Harem ağaları Osmanlı hanedanının yaşadığı yerde görev yaptıkları için padişah ve valide sultanlarla yakın ilişki içinde olmuşlardır. II. Bayezid döneminden itibaren hükümdarların haremdeki cariyelerle evlenme geleneği ortaya çıkmaya başlamıştır.

Müsadere Sisteminin Getirilmesi: Kişinin malına devlet tarafından el konulmasına müsadere denilmektedir. Müsadere sisteminin uygulanması Fatih Sultan Mehmed’in Candarlı Halil Paşa’nın azlinden sonra elinde bulunan mallarının devlet tarafından alınmasıyla başlamıştır. Müsadere sisteminin uygulanması devlet memurlarının elinde bulunan mallara el konulabileceğini bilerek güvenilir şekilde çalışmalarını sağlamak içindir.

KLASİK ÇAĞDA OSMANLI TOPLUM DÜZENİ

OSMANLI’DA MİLLET SİSTEMİ

Osmanlı toplum temelini Müslüman Türkler oluşturdu. Ancak sınırlar genişleyince Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp, Boşnak ve Arnavutlar da toplumda yer edinmeye başladı. Osmanlı toplum yapısına göre farklı din ve kültürlere sahip unsurları barındırmıştır. Osmanlı sınırlarının genişlemesiyle toplum yapısının temelini oluşturan halk Müslüman ve gayrimüslim olarak sınıflandırılmıştır. Bu ayrışma sadece dinî yaşama dayanmakta olup diğer sosyal statülerinde bir değişiklik söz konusu değildir.

Ümmet ve Millet Kavramı

Ümmet: Hz. Muhammed’e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanlardır.

 Millet: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğudur.

FETİH VE DEĞİŞİM Osmanlı Devleti fethettiği yerlerin Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamıştır. Fethedilen yerler İslam kültürünün etkisiyle dönüşüme uğramıştır.

Gayrimüslimlerde Toplumsal Değişim

Osmanlı Devleti fethettiği yerlerdeki gayrimüslim halka karşı ılımlı bir anlayışla yaklaşmıştır. Ortodokslar, Ermeniler ve Musevileri temel milletler olarak kabul etmiştir. Osmanlı toplumunun %58’ini Müslümanlar, %41’ini Hristiyanlar ve %1’ini de Museviler oluşturmuştur. Gayrimüslimler Osmanlı Devleti bünyesinde siyasi, sosyal, dinî haklarını korumuşlardır. Kendilerine özgü düzenlemeler yapılmış ve kendi mahkemelerinde yargılanma hakkına sahip olmuşlardır.

Osmanlı’da Sosyal Hayat

Osmanlı şehir ve mahallelerinde çok kültürlü bir sosyal hayat gelişmiştir.

Panayır ve Şenlikler: Osmanlı panayırlarında ülkenin çeşitli bölgelerinden gelenler hem ürünlerini satarlar hem de toplumsal kaynaşma, dayanışma ve bir arada bulunma kültürünü yaşatırlardı. Osmanlı Devleti’nde padişahın tahta çıkışları şenlik havasıyla geçmiştir. Bunun yanında sultanların evlilikleri ve şehzadelerin doğumları ile sünnet merasimleri şenlik havasında yapılmıştır. Top atışıyla başlayan şenliklerde havai fişekler, hokkabazlar, cambazlar gösteriler yapmışlardır. Donanma şenliklerinde geceleri fener alayları düzenlenmiştir.

Dinî Törenler: Osmanlı’da törenler günlük hayata yansımıştır. Sürre alayı, kadir alayı, mevlit alayı, âmin alayı, dinî törenler arasındadır.

Yemek Kültürü: Osmanlı şehir ve mahalle kültüründe kendine özgü bir yemek kültürü bulunmaktadır. En küçük ailenin mutfağından saraydaki mutfağa kadar Osmanlı Devleti’nde kendine özgü bir yemek kültürü oluşmuştur. Kebap, külbastı, köfte vb. gibi et yemeklerinin yanında dolmalar, pilav çeşitleri, şerbetler, tatlılar Osmanlı mutfağına özgü yiyecekler arasında yer almıştır.

Kıraathane-Kahvehane ve Bozahane Kültürü: Kahve ve kahvehane Türk insanının yaşamına 16. yüzyıldan itibaren girmiştir. Kıraathane, kahvehaneden daha sonra ortaya çıkmış ve bu mekânların okuma salonu biçimine dönüşmüş şeklidir.

TARIMSAL ÜRETİM Osmanlı Devleti’nde ekonominin temeli tarıma dayalıdır. Tarımsal faaliyetler reaya adı verilen kesim tarafından yapılmıştır. Reaya, vergi vermekle yükümlü köy, kasaba, konargöçer ve şehirlilerden oluşan sosyal yapıdır.

Toprak Mülkiyeti

Devletin toprak üzerinde mülkiyeti bulunmaktadır. Osmanlı toprakları mülk ve mülk olmayan topraklar olarak ikiye ayrılmıştır. Mülk toprakların mülkiyeti şahıslara aittir. Mülk araziler öşri ve haraci topraklar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Müslümanlara ait olan arazilere öşri topraklar denilmektedir. Mülkiyeti gayrimüslimlere ait olan topraklara haraci topraklar denilmektedir. Mülk olmayan topraklar ise devletin mülkiyetinde bulunan mirî topraklardır. Devlet mirî toprakları genellikle tımar sistemi içinde değerlendirmiştir.

OSMANLI TOPRAK SİSTEMİ

MİRİ ARAZİ

Paşmaklık: Gelirleri padişah anneleri, eşleri ve kızlarına ait olan topraklardır.

 Malikane: Devlet adamlarına hizmetleri karşılığında mülk olarak verilen topraklardır.

Yurtluk: Gelirleri sınırların güvenliği için ayrılan topraklardır.

Dirlik: Gelirleri sivil ve asker devlet görevlilerine ayrılan topraklardır.

 Mukataa: Gelirleri devlet hazinesine aktarılan topraklardır.

MÜLK ARAZİ

Öşri: Mülkiyeti Müslümanlara ait olan topraklardır.

Haraci: Mülkiyeti gayrimüslimlere ait olan topraklardır.

VAKIF ARAZİ

Gelirleri hayır işleri ve sosyal hizmetler için ayrılmış olan topraklardır.

TİCARET

Esnaf ve Lonca Teşkilatı

Osmanlı şehir halkının önemli bir grubunu esnaflar oluşturur. Farklı hizmet sektöründe çalışan meslekî teşekküller bulunmaktaydı. Esnaflar ham maddeyi işleyerek üretim yapmışlar ve ürettikleri ürünleri dükkanlarında satmışlardır. Kasaba ve şehirlerde üretim yapan zanaat erbabı sınıflar biçiminde loncalar hâlinde teşkilatlanmıştır. Lonca Teşkilatının aşağı derecelerinde çıraklar, kalfalar ve ustalar yer almıştır. Loncaların üst seviyelerinde şeyh, nakib, duacı, çavuş, yiğitbaşı ve kethüda yer almıştır. Loncalar, esnaflar arasında ürünlerin kalitesini artırmakla beraber esnafın eğitilmesini de sağlamıştır. Ustalığa yükselen bir kimse gedik adı verilen dükkan açma yetkisini Lonca Teşkilatından alarak dükkan açabilmiştir.

Narh Uygulaması: Narh, devlet başkanının veya yetki verdiği memurların pazarlara, esnafa mallarını belli bir fiyata satmalarını emretmesi ve belirlenen fiyattan aşağı veya yukarı bir fiyata satış yapılmasının yasaklanması demektir.

Ticaret Mekanları

Liman: Osmanlı ekonomik sistemi içinde liman bölgesi ve çarşılar ekonomik faaliyetlerin canlanmasına katkı sağlamıştır.

Kervansaray: Osmanlı Devleti bulunduğu coğrafya itibariyle ticaret yollarının kesişme noktasında yer almaktadır. İstanbul ticaretin en büyük pazarını oluşturmuştur. Ticaretin geliştirilmesi ve tüccarların mallarıyla birlikte korunması için şehirlerin arasına kervansaraylar yaptırılmıştır.

Pazar Yeri: Osmanlı’da bedestenin etrafında çarşılar bulunurdu. Pazar yerleri yolların geçtiği ve ticaretin yapılabildiği yerlerde kurulmuştur.

Bedesten: Osmanlı Devleti’nde ticaret merkezleri önemlidir. Esnafa ait dükkanlar bedestenin etrafında dizilidir. Her dükkan grubu bir çarşı oluştururdu. Bu çarşıların üzerleri genellikle taş kubbelerle örtülmüştür.

Kapan: Osmanlı Devleti’nde ticareti yapılan malların toptan getirildiği ticaret merkezleridir. Toptan getirilen mallar buradan perakendeci tüccara dağıtılmıştır. Buradaki mallar üzerinde Osmanlı Devleti gümrük almıştır.

Açık Lise 3. Dönem Sınav Tarihi
20 – 21 Temmuz 2024
SPONSOR